Ahmet Yılmaz
Virüse Söz Geçirememek
Covid-19 yaşamımızı büyük oranda etkiledi. Değişik, yeni kavramlar yaşamımıza katılırken hiç alışık olmadığımız yeni sosyal normlar ile karşı karşıya kaldık. Şimdilerde tartışılan şey, normalleşmeye dönüş. Normalleşmeden kastedilen nedir, üç aşağı-beş yukarı tahmin ediyoruz. Buna rağmen şayet normalleşmeden kastımız dünün normalliği ise bu biraz sorunlu. Çünkü Covid-19 ile karşılaştığımızda dünün normal şartlarını sürdüremeyeceğimiz ortaya çıktı. Şayet hafızamıza bu pandemik hastalığı diğer salgınlar gibi ‘geçici’ bir vaka olarak kayıt etmeyi yeğliyorsak, evet, bu salgını bir yol kazası gibi görmek, değerlendirmek işe yarar. Şayet Covid-19 bize yeni salgınların da her an olabileceği ihtimalini de göstermiş ise, iklim şartlarının değişmesinden dolayı değişik doğal afetlerin de her gün kapımızı çalacağını biliyorsak doğa ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek, doğaya uyumlu sosyal ve ekonomik tavırlar geliştirmemiz şart.
Covid-19 benzeri birçok salgın bugüne kadar dünyayı defalarca etkilemiş, örneğin İspanyol Nezlesi adı ile bilinen salgın dünyada 50 milyon insanın ölümüne neden olmuş, hem de Birinci Dünya Savaşı döneminde ama maalesef hafızalarda dünya savaşı kadar yer edinememiş. Muhtemelen insan salgınlar ve kendisinin doğaya verdiği tahribatlar sonucu oluşan afetler konusunda bir türlü uslanmayacak. Geçmişte yaşanılanlardan bir ders çıkarılmadığı ortada.
Pandeminin üstünden daha üç ay bile geçmemiş, bilinmeyen yön ve etkileri netleşmemiş ve bizler tekrar ‘normal’ yaşamımıza nasıl döneriz diye tartışıyoruz. Tartışmanın odağında tabii ki ekonomik faaliyetlerin yeniden başlatılması var.
Kelebek Etkisi – Pamuk İpliği
Bu iki kavram günümüzde yaşanılanları fazlasıyla net tarif ediyor. Çin’de yerel bir pazardan başlayan virüsün yayılımı kısa bir sürede pandemi haline dönüştü ve Dünya da her bir şey durma noktasına geldi. Son derece karışık ve karmaşık bir hale gelen küresel sistemin aslında pamuk ipliği ile birbirine bağlı olduğunu da bu vesile ile bir kez daha görmüş olduk.
Virüsün yarattığı bu salgının kelebek etkisiyse bilhassa ihracata dayalı büyüme modellerine sahip ülkeleri vurdu. İhracata bağımlı ekonomiler, bağımlılık seviyesine, ihracat sektörlerinin dağılımına göre etkilenmiş görünüyor. Bu etki daha devam edecektir. Toparlanma yakın bir zamanda kolay görünmüyor.
Pandeminin bir etkisi olarak dünün küreselleşme modeli tartışılır hale geldi. Küresel tedarik zinciri olgusunun (verimlilik, karlılık perspektifinden) yarattığı “Just in Time”, “Outsourcing”, “Global Sourcing”, “Single Sourcing” konseptleri çok daha fazla tartışılır hale geldi. Bu kavram ve olguların yeri başka türlü doldurulacak. Muhtemelen dijitalleşme bu alanlarda yeni kavram ve metotları iş yaşamımıza katacak.
Daha dün küreselleşme ve korumacılık (bir anlamda milli-yerli bakış) bir arada yaşamaya başlamıştı, şimdi ibre birçok ülke ve bölgede ulusal sınırları işaret eden koruyuculuğa dönüştü. Fakat bu da sürdürülebilir bir durum değil. Çünkü otomotiv ve makine gibi sektörlerin üretim ve ürün yelpazesi sadece sınırlı bir lokal markette iş yapmanın ötesine geçti ve bu durum aniden tersine dönecek nitelikte de değil. Ama bir diğer taraftan da bu iki sektörün 2016 yılından beri küreselleşme stratejilerine bölgesel-ulusal (coğrafi anlamda) faktörleri daha fazla entegre etmeye başladıklarını ve buna uygun yeni iş modelleri, konseptleri araştırdıkları da bilinmektedir. Bu doğrultuda bazı yeni uygulamalara, düzenlemelere şahit olduk, dolayısı ile süreç yeni eklemelerle devam edecektir. Sürecin yönelimlerini belirleyen ve belirleyecek olan ana faktör ise teknoloji tabanlı olmaya devam edecektir.
Teknoloji belirleyici
Covid-19 sürecinde iletişim teknolojileri önemini gösterdi. Seyahat kısıtlamalarından dolayı birçok görüşme, toplantı, seminer internet ortamına aktarıldı. Bu durumun fayda ve zararları üzerine çok şey söylenebilir ama bir görüşme, toplantı için yüzlerce insanın bir yere toplanması için seyahat etme zorluğu ortadan kalktı. İş için bazı seyahatlerin tahmin ettiğimiz kadar önemli olmadığı, bunun iletişim teknolojileri vasıtasıyla biraz daha zahmetsiz bir şekilde gerçekleşebileceğini görmüş olduk. Diğer taraftan bu internet görüşmelerinde kaybolan görüntüler, sesler internet alt yapısının ne kadar önemli olduğunu da tekrar gözler önüne serdi. Sadece toplantı görüşmelerinde yaşanılan bu sıkıntıların milyar seviyesinde data alışverişlerinde ne hale geleceğini siz düşünün artık.
Önümüzdeki dönem artan bir oranda sınırlar üstü hareket ve faaliyetin internet ortamına taşınacağı gayet net. Fiziksel ürünlerin ihracatı ile birlikte virtüel ürün/hizmetlerin önemi daha belirginleşiyor.
Pandemi öncesinde de çok önemli olan dijitalleşme konusu (akıllı ürünler, prosesler ve bunların gerçekleştiği akıllı fabrikalar) çok daha önemli hale geldi. Tüm sınırlar fiziki olarak kapatılırken internetin sınır tanımazlığı ile yeni potansiyelleri daha güçlü bir şekilde gösterdi. Tüketim alanlarında bu potansiyelin Türkiye’de de iyi kullanıldığı görüldü. Şimdi bunu daha fazla üretim için kullanmak veya kullanmaya hazır hale getirmek şart.