Av. Selin Mirkelam Falay
Tüzel Kişilerin Manevi Tazminat Hakları
Tüzel kişilerin manevi varlığının mevcudiyeti ve bu varlığın zarar görmesi halinde tazminat hakkı sağlayıp sağlamayacağı doktrinde ve uygulamada çok tartışılan bir konudur. Zira kimi hukukçular tarafından tüzel kişiliğin; insanlara özgü duyguları hissedebilmesi mümkün olmadığından bir gerçek kişi gibi kişilik haklarına sahip olmadığı, bir insan gibi üzülüp acı çekemeyeceği, bu nedenle de bir manevi zarara uğrayamayacağı savunulmaktadır.
Bununla birlikte hâkim görüş ve yüksek mahkeme kararlarında tüzel kişilerin de manevi haklarının bulunduğu ve bu hakların zarara uğraması halinde tazminat talep edilebileceği yönündedir.
Tüzel kişilerin manevi tazminat sebeplerine bakıldığında tüzel kişilerin ticaret unvanı, işletme adı, tüzel kişilerin onur ve saygınlığı, marka hakkı ve haksız rekabet halinde ortaya çıkan zararlar ile ilgili talepleri bu kapsamda değerlendirilebilir.
Gerçekten de ticari hayatta sıklıkla rastlanan haksız marka kullanımı, basın ve iletişim organları ile tüzel kişilerin aleyhine yapılan asılsız, işletme adını karalayan veya marka değerini düşüren haberler, yazılan makaleler, sözleşmeye aykırılık dolayısı ile ortaya çıkan ticari itibar kayıpları bu kapsamdadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı[1]’nda tüzel kişinin ekonomik faaliyetini yürütürken kazandığı saygınlığın onun kişisel değerleri içinde yer aldığı belirtilmiştir. Ticari şeref ve haysiyetin çiğnenmesi, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabilir. Tüzel kişinin kişilik haklarından olan onur ve saygınlığı onun korunan değerlerinin başında gelir. Bu nedenle tüzel kişi onur ve saygınlığından vazgeçemeyeceği gibi, bu değerlerini hukuka ve ahlaka aykırı olarak da sınırlayamaz.
Ekonomik itibar da tüzel kişinin şeref ve haysiyetinin bir görüntüsüdür. Tüzel kişinin ekonomik faaliyetleri de toplum tarafından değerlendirilmektedir. Tüzel kişiliğe sahip bir şirketin ödeme gücüne ilişkin değerlendirmeler, o tüzel kişinin toplumsal şeref ve haysiyeti ile yakından ilgilidir. Kredi, toplum tarafından ödeme gücü ile ilgili olarak izafe edilen bir değer olması nedeniyle, bu değeri azaltan veya ortadan kaldıran kişiliği ihlale yönelik açıklamalar şeref ve haysiyete tecavüz niteliği taşır.
Tüzel kişilerin manevi tazminat talep edip edemeyeceği tartışmalı olmakla birlikte hukuk düzeninin tüzel kişileri hukuk süjesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre, kişisel varlıklara yapılan saldırı nedeniyle elem ve ızdırap duymayacaklarından söz edilerek tüzel kişilerin manevî tazminat adı ile bir paranın ödetilmesi davası açamayacaklarını kabul etmek yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Gerek Medenî Kanun ve gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Günümüzde doktrin ve Yargıtay tarafından yaygın olarak benimsenen görüş, gerçek kişilere özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarında tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceğini kabul etmektedir.
Sonuç olarak tüzel kişilerin de gerçek kişiler gibi kanunda yazılı belirli şartları taşımaları halinde manevi zararlarının tazmin edilmesi mümkündür. Tüzel kişiler bakımından genellikle bilinmeyen bu husus zarar verenler bakımından hem caydırıcı olacak hem de zarar görenler bakımından hukuk kurallarının doğru şekilde uygulanmasına hizmet edecektir.
[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2014/4-213 K. 2016/70 ve 22.01.2016 tarihli Kararı (www.karararamayargitay.gov.tr) (E.T. 06.09.2021)