Dr. Taner Sarısoy
Mahkeme Kararına Uymayan İdareye Karşı Başvuru Yolları
GİRİŞ
Kamu idaresi, kendisine kanunlarla verilen görevleri idari işlem ve eylemlerle yerine getirmektedir. Zamanla idarenin iş yükünün artması, mevzuatın yanlış yorumlanması gibi nedenlerle kamu görevlileri hataen veya kasten hukuka aykırı kararlar alabilmekte ve idari işlem tesis edebilmektedirler. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak idarenin işlem ve eylemleri yargısal denetime tabi tutulmaktadır.
Anayasanın 2’nci maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Daha basit bir anlatımla hukuk devleti, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan, tüm işlem ve eylemlerinde hukuk kurallarına uyan, kişilerin de bu kurallara uygun bir şekilde hareket etmelerini sağlayan devlettir. İdeal hukuk devleti anlayışı bu olmakla birlikte devletin veya dar anlamı ile idarenin işlem ve eylemlerinde hukukun dışına çıktığı durumlarla da karşılaşılmaktadır. Bu durumda da başvuru yapılacak yer yine hukuk kurallarıdır. Yani hukuku ihlal ettiği düşünülen idareye karşı kişiler hukukun kişilere verdiği yetkileri ve hakları kullanarak yanlış yapıldığını düşündükleri işlem ve eylemlerin hukuk kuralları çerçevesinde düzeltilmesini talep etmektedirler. Bu genel anlamda idarenin yargısal denetimi ile mümkün olur. Yargısal denetim sonucunda mahkeme idarenin yapmış olduğu işlem veya eylemi hukuka aykırı bularak iptal edebilir. İdare ise bu mahkeme kararlarını; hiç uygulamamış, geç uygulamış, eksik uygulamış veya uygulanamaz hale getirmiş olabilir. Bu gibi durumlarla karşılaşan kişilere hukukun tanıdığı haklar nelerdir? Yazımızda buna değineceğiz.
I. Mahkeme Kararlarının Uygulanması
İlk önce şunu belirtmekte fayda var. İdarenin her türlü işlem ve eylemlerine karşı dava açılabilir. Bu Anayasal bir hükümdür (AY, m.125). Dava idari işlemdeki hukuka aykırılıkları belirterek açılmakta, yargısal denetim sonucunda da mahkeme eğer davacıyı haklı bulursa, idari işlemin iptal edilmesine karar verebilmektedir. Dolayısıyla, mahkeme kararları kesinleştikten sonra idarenin tekrar hukuk içine çekilebilmesi için mahkeme kararına uyması gerekir. Ancak bu şekilde hukuka uygun hareket etmiş olur. Aksi halde hukuk dışında kalmaya devam eder ve bu davranış şekli, keyfilik ve hukuk tanımazlık anlamına gelir ki böyle bir durumun hukuk devletinde savunulması mümkün değildir. Esasen idarenin mahkeme kararlarına uymama gibi bir hakkı veya yetkisi yoktur. Nitekim bu durum Anayasanın 138’inci maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Hükmü ile güvence altına alınmıştır. Ayrıca İdari Yargılama Usulü Kanununun (İYUK) 28’inci maddesinde; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” Hükümlerine yer verilmiştir. Buradan da anlaşıldığı üzere esasen idare, mahkeme kararına göre yapılması gereken işlemi veya eylemi derhal yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak hemen yapamasa bile en geç 30 gün içinde bu mahkeme kararını yerine getirmek zorundadır. Bu aynı zamanda mahkeme kararının “kesin hüküm” olma ilkesinin ve bu çerçevede “hukuk güvenliği” ve “hukukun üstünlüğü” ilkelerinin de bir gereğidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta dava açan kişilerin yargı kararının uygulanmasını idareden isteme gibi bir zorunluluklarının olmamasıdır. İdare yargı kararı kendisine ulaşır ulaşmaz gereğini derhal yerine getirmek zorundadır. Hemen yerine getiremiyorsa en geç 30 gün içerisinde bu kararın icaplarını yerine getirecektir. Aksi yönde bir tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Yani kendiliğinden kararın uygulanması geciktirip işlemin veya eylemin konusuz kalmasına yol açamaz. Bu şekilde hareket edilmesi halinde idare, hukuk devleti, hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü ilkelerini ihlal etmiş olacaktır. Ayrıca dolaylı yoldan kişilerin dava açma haklarının bir şekilde anlamsız hale gelmesine yol açacaktır. Hukuk devletinde tüm bunlara rağmen hukukun dışında kalmayı tercih eden idareyi ve onun adına hareket eden memuru hukukun korumayacağı açıktır. Nitekim bu şekilde hareket eden idareye ve memurlara karşı hukuki ve cezai sorumluluklar öngörülmüş olup ayrıca disiplin yönünden de ilgili memurlar hakkında işlem yapılabilmektedir.
II. Mahkeme Kararlarının Uygulanmaması Durumunda Yapılması Gerekenler
Kamu idaresi yukarıda zikrettiğimiz ilkeler ve hükümler olmasına rağmen mahkeme kararlarını uygulamakta isteksiz olabilmektedir. Bu sadece bizim ülkemiz açısından değil diğer ülkeler açısından da geçerli olan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu biraz da idari yargının kendine has özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Adli mahkemeler tarafından verilen kararların uygulanması prosedürü savcılıklar ve icra müdürlükleri tarafından yapılırken idari yargıda böyle bir durum yoktur. Mahkeme kararına uyma idarenin inisiyatifine bırakılmış gibidir. İdarenin mahkeme kararını uygulamakta direnmesinin çeşitli sebepleri vardır. Kararın yeterince açık olmaması, yasal düzenlemelerde eksiklikler vardır vs. Ancak bunların hiç birisi hukuken savunulması mümkün olan sebeplerden değildir. Burada sadece fiiliyatta karşılaşılan bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla burada zikretmenin fayda sağlayacağı düşünüldüğünden konuya değinme gereği duyulmuştur. İdarenin mahkeme kararını uygulamada isteksiz olmasının sebeplerinden en önemlisi idarenin kendisini “herkesten üstün görmesi”dir. Bunu yaratan duygu mevzuata ilişkin düzenlemeleri yapması ve uygulayıcı olması nedeniyle bu işi “en iyi” kendisinin bildiğini düşünmesi bu nedenle mahkeme kararına katılmaması durumunda bu kararı uygulamak istememesidir. Oysa idarenin böyle bir yetkisi yoktur. Böyle bir hakkı da yoktur. Böyle bir görevi de yoktur. Görevi mahkeme kararını koşulsuz şartsız uygulamaktır. Hiç kimse de diyemez ki ‘mahkeme kararını neden uyguladın?’ Dese bile cevap yukarıda değindiğimiz Anayasa maddeleri ve İYUK maddesidir. Ama tersi sorulduğunda; ‘Mahkeme kararını neden uygulamadın?’ Buna verilecek cevabının fiili veya hukuki imkansızlık sebebiyle uygulanamaması dışında hukuken hiçbir şekilde kişiyi hukuki sorumluluklardan kurtarması mümkün değildir. Çünkü mahkeme kararlarını eleştirebilir ona katılmaya bilirsiniz. Ancak mahkeme kararlarına uymak zorundasınız.
İdarenin mükellef lehine olan mahkeme kararlarına uymaması durumunda davayı kazanan mükelleflerin hukuken hangi hak ve yetkileri haiz olduğu İYUK’un 28’inci maddesinde gösterilmiştir. Bu düzenlemeye göre;
“2.Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3.Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4.Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.” Hükümlerine yer verilmiştir.
İdarenin mahkeme kararına göre yapması gereken işlemleri yapmaması veya eylemde bulunmaması veya mahkeme kararlarını süresi içerisinde yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi ağır hizmet kusurudur. Dolayısıyla hak ve menfaatleri ihlal edilen kişilerin idari yargıda idareden ödenmesi istenen bedelin ödenmemesi durumunda İcra ve İflas Kanunu gereğince icra yoluyla tahsil etme ve ayrıca tazminat davası (maddi ve manevi) açma hakları vardır.
Yukarıda vurgu yapılan kısımdan açıkça anlaşılacağı üzere tazminat davasının görevini yerine getirmeyen ve ağır hizmet kusuru işleyen memur aleyhine değil idare aleyhine açılması gerekmektedir. Ancak Anayasanın (AY) 129 ve Devlet Memurları Kanununun (DMK) 13’üncü maddelerinde değinildiği gibi idarenin personele rücu etme hakkı vardır. Eğer personel mahkeme kararının gereği gibi yerine getirilmemesinde kusurlu davranmışsa idare mükellefe ödediği tazminat için personeline rücu edebilecektir. Kusurlu davranışı nedeniyle mükellefe ödenen tazminattan sorumlu tutulan kamu görevlisinin Türk Ceza Kanunu (TCK) ve DMK bağlamında cezai ve disiplin yönünden de sorumlulukları vardır. Bu çerçevede TCK’nın 257’nci maddesine göre “görevi kötüye kullanma”, DMK’nın 11 ve 125’inci maddelerine göre Soruşturma yapılması durumunda da ise “kınama”, “aylıktan kesme” veya “kademe ilerlemesinin durdurulması” gibi disiplin cezalarından biri ile muhatap olmaları da mümkündür.
Dolayısıyla idare aleyhine dava açan mükelleflerin davayı kazanmaları durumunda idarenin resen (ilgililerin başvurusuna gerek kalmaksızın) ve derhal bu mahkeme kararını uygulaması gerekmektedir. Kanun gereği mahkeme kararının en geç 30 gün içerisinde uygulanması gerekmektedir. Eğer idare mahkeme kararını uygulamaz ise veya gereği gibi uygulamaz ise mükellefler idari yargıda bu mahkeme kararını uygulamayan idare aleyhine tazminat davası açabileceklerdir (10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde idareye başvuru yapıp İYUK 10.maddede belirtilen sürelerde dava açılabilir). Tazminat davasının kazanılması ve bir tazminat alınması idarenin daha önceki mahkeme kararını uygulama sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta aksine idarenin o mahkeme kararını uygulama zorunluluğu devam etmektedir. Mükellefler şikayet yolu ile ilgili kişilerin DMK çerçevesinde haklarında soruşturma açılmasını talep edebilirler. Ayrıca mahkeme kararına uymayan kamu görevlileri hakkında TCK kapsamında savcılıklara suç duyurusunda da bulunabilirler.
III. Sonuç ve Değerlendirme
İdarenin tesis ettiği işlemler ve yapmış olduğu eylemler yargısal denetime tabi tutulmaktadır. Hukuk devletinin olmazsa olmazlarından biri de budur. Bununla ulaşılmak istenen amacın hukuk devletinde hukukun üstünlüğünü kabul ettirmek ve bireylere temel hak ve özgürlükleri alanında hukuk güvenliği sağlamak olduğu açıktır. Ancak bu ilkenin geçerli olabilmesi için idari yargı tarafından verilen kararlara idarenin de uyması/uygulaması gerekmektedir. Buna göre yargısal denetim sonucu hukuka aykırı işlem yaptığı veya eylemde bulunduğu anlaşılan bir idareden beklenen “hukuk devleti ilkesi” ve “kesin hüküm ilkesi” çerçevesinde gerek Anayasal gerekse yasal düzenlemelerin emredici hükümleri uyarınca bu mahkeme kararlarına uyarak gereği neyse onu bir an önce yapmasıdır. Tüm bu yasal zorlayıcı düzenlemelere rağmen hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü ve hukuk güvenliği ilkelerini yeteri kadar önemli bulmayan idareler tarafından hala mahkeme kararlarının uygulanmasında bir isteksizlik olduğu bir gerçektir. Esasen doktrinde ve uygulamada idari yargı kararlarının idare tarafından yerine getirilmemesinde gerekçe olarak düzenleme eksikliklerinden bahsedilebilirse de sorunun daha çok bir zihniyet sorunu olduğunu görmek gerekmektedir.
Bu sorunun üstesinden gelmek için idareye yargı kararlarına uymaya zorlamak için verilen zorlayıcı para cezası gibi yeni yasal düzenlemeler getirmekten ziyade öncelikle kamu personeline insan hakları ve özgürlükleri çerçevesinde; hukuk devleti, hukukun temel ilkeleri, temel hak ve özgürlükler, mükellef hakları ve hukuku gibi konularda eğitim verilmesi ve bu şekilde bir zihniyet değişikliğine gidilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. (Kaynakça: Serdar Kurdaş, “İdarenin Mahkeme Kararlarını Uygulamaması Sorunsalı ve Hukuki Sonuçları”, Vergi Dünyası, Sayı:486, Şubat 2022.Ersan Şen-Cem Serdar, “İdari Yargı Kararlarının İnfazının Geciktirilmesi veya Uygulanmaması”, https://sen.av.tr.Bülent Kent, “İdari Yargıda Mahkeme Kararlarının Uygulanmasını Güçlendirici alternatif Mekanizma Olarak Zorlayıcı Para Cezası”, Ankara Barosu Dergisi, 2011/4.Bahtiyar Akyılmaz, “Yargı Kararlarının Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.XI, Sa.1-2,Y.2007, s.449-469.İsa Aydemir, “Mahkeme Kararlarının Uygulanmaması Halinde İdareye Karşı Açılacak Tazminat Davaları”, http//www.jurix.com.tr)