Doçent Dr. Lütfi Apilioğulları
Dünya Durmuyor Halen Dönüyor!
Uzmanı olmadığım konularda yazmak adetim değildir ancak mevcut durum altında değinilmeye değer bir konu bulamıyorum.
İnsanlık tarihinde daha önce benzeri görülmemiş bir vaka ile karşı karşıyayız. Daha önceleri de buna benzer salgınlar olmuş ancak o dönemlerde ulaşım teknolojisinin bu denli gelişmiş olmaması nedeniyle etkileri lokal kalmış. Ancak şu an dünya üzerinde bu durumdan etkilenmeyen bir tek kişi yok. Sistem tamamen durdu ve kilitlendi. Hayalet bir dünyaya dönüştük birden…
Peki ne öğrendik ya da öğreniyoruz bu durumdan. Herkesin buradan çıkaracağı dersler elbet vardır ya da yoktur ancak ben şahsım adına ne öğrendiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnsanlığın gerçekte ne kadar aciz olduğunu öğrendik. Gözle görülemeyen bir virüsün, bizim inanılmaz dediğimiz teknolojimizi ne duruma getirdiğini öğrendik. Ne atom bombası ne uzay teknolojisi ne de yapay zekâ, hepsi bir anda anlamını yitirdi. Bir virüs, daha önce birçok mazeretlerle yapmadıklarımızı; yapmazsak dünyanın sonunun geleceğini sandığımız şeylerin aslında ne kadar da boş olduğunu bize öğretti. Hepimiz ortalama yüz metrekare alana tıkılıp kaldık. Dünya durdu sanıyoruz, oysa durmuyor, Galileo’nun dediği gibi güneş etrafında dönmeye devam ediyor. Tedarik zinciri bizim için belki durdu ancak dünya için devam ediyor. Dünya belki de hiç olmadığı kadar kendini yeniliyor. Fabrikalar duruyor, lojistik sektörü duruyor; iklim değişimine etki eden karbon salınımı belki de yüzyıllar önceki seviyeye geriledi. Diğer canlılar daha özgür hareket ediyor, toprak, orman, hava kendini yeniliyor ve tüm bunlar belki de ekolojik dengenin fabrika ayarlarına gelmesine olanak sağlıyor. Hayatın yavaşlaması gelecek nesillere ait olan kaynakların tükenmeden, yenilenmesine olanak sağlıyor.
Bizler kısmen şanslı gruba dahildik. Pek sıkıntı çekmeden günlük hayatımızı devam ettirebiliyorduk. Belki bazılarımız çok daha iyi standartlara da sahipti. Hedefler, planlar, yapılacaklar, öncelikler listelerimiz vardı. Dünya da olan savaşlara, yer değiştirmelere ve benzeri başkaca birçok probleme konfor alanımız içinden bakar, ancak göremezdik. Kış soğuğunda sırtında çocuğu ile sınır kapılarında aç bekleyen annenin halini, çocuğuna istediğini alamayan babanın dramını, yeterince beslenemeyen çocukları belki görürdük de yine de tam olarak ne hissettiklerini anlayamazdık. Şimdi ise bir başka pencereden bakmak zorundayız. Dışarı çıkamamanın, özgür olamamanın ya da kısıtlanmanın ne olduğu en derinden hissediyoruz, öğreniyoruz. Hepimiz ama hepimiz istisnasız olarak Maslow’un tanımladığı ihtiyaçlar piramidinde aynı yerde, en alt katmanda ve tek başımızayız.
Bu durumun etkilerinin toplumların yaşantısında derin izler bırakacağı, davranışları ve alışkanlıkları değiştireceği kaçınılmaz gibi duruyor. Yeni dönem nasıl olacak bunu bekleyip göreceğiz. Ancak, bu işin bir an önce hayırlısı ile nihayete ermesini yüce Allah’tan dilemek ve bunun için de gerekeni yapmaya çalışmaktan başka seçeneğimiz yok.