Dilek Aşan
Çelik Endüstrisinde Sürdürülebilirlik
Çelik, bir hammadde olarak otomotiv, ağır makine, inşaat, gemi, savunma sanayi ve daha birçok sektörde çok uzun yıllardır yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Gelişmiş mukavemet özelliklerine ve uzun ömre sahip olmasının yanı sıra arzının yüksek olması ve günümüz teknolojisiyle uygun maliyetlerle çıkarılıp işlenebiliyor olması çeliği sürdürülebilir malzeme adayları arasına sokmaktadır. Fakat üretimdeki yüksek karbon emisyonları, çelik endüstrisinde sürdürülebilirlik bağlamında halihazırda tam olarak aşılamayan zorluklardan biridir. Öyle ki, tüm dünyada çelik üretiminden kaynaklanan karbon emisyonları, küresel karbon ayak izinin yaklaşık %8’ini oluşturmaktadır. Bu nedenle, çelik sektörün sürdürülebilirliği için yapılacak yatırımlar tüm dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliği ile yürütülen mücadeleye önemli katkılar sunacaktır.
Son yıllardaki teknolojik gelişmeler çelik endüstrisinde karbon emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olmuştur. Özellikle çelik üretiminde yüksek fırınlardan elektrik ark fırınlarına geçiş yapılması, enerji tüketimini önemli ölçüde düşürmüştür. Fakat sektörün sürdürülebilirlik anlamında büyük bir değişim gösterebilmesi ve ilerleme sağlayabilmesi için atılacak çok sayıda adım vardır. Bu noktada, üreticiler, tedarikçiler, hükümet organları, tüketiciler ve diğer endüstri paydaşlarının iş birliği içerisinde olması son derece önemlidir. Her bir paydaşın sürdürülebilirlik yaklaşımı ortaya koyması ve bazı cesur önlemler alması; ayrıca teknolojik gelişmelerle birlikte ar-ge ve inovasyon yatırımlarının artması sayesinde ticari açıdan kârlı yeşil bir küresel çelik endüstrisi yaratılabilecektir.
Çelik endüstrisinde sürdürülebilirliği artırmak için kısa vadede ortaya çıkacak zorlukların uzun vadede yaratılacak yüksek değerlerle çözülmesi gerekir. Yani arz, üretim ve tedarik zincirinde ortaya çıkan riskler, sermaye maliyetleri ve kalite gereksinimleri karbon emisyonlarının düşürülmesi hedefleriyle olabildiğince beraber değerlendirilmelidir. Sektör veya kurumsal ölçekte yapılan yatırımları döngüsel kazançlarla uyumlu hale getirmek finansal riskleri de büyük oranda azaltabilir. Zira ilk yatırım ve sermaye maliyetleri, daha sürdürülebilir operasyonların ve iyileştirilmiş ESG (Çevre, Sosyal ve Yönetişim) performansının uzun vadeli faydalarıyla zaman içerisinde dengelenebilecektir.
Çelik endüstrisinde emisyonları düşürmek için kullanılabilecek modern teknolojilerden biri karbon yakalamadır. Üreticiler, fırınlardan çıkan egzoz gazının büyük bir bölümünü geri dönüştürebilir ve atık ısıyı farklı süreçlerinde kullanabilir. Yakalanan ve depolanan karbonun bir kısmı yanma proseslerinde tekrar değerlendirilebilir. Bu sistemler karbon emisyonlarını azaltacağı gibi enerji kullanım maliyetlerinin düşürülmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, her sektörde giderek artan dijitalleşme yaklaşımı çelik endüstrisinde de benimsenmelidir. Üreticiler, hasar tespiti, proses güvenliği ve kalite güvence gibi alanlarda daha iyi bir performans sergilemek için dijital sistemlere entegre olmalıdır. Böylelikle, enerji tüketimi optimize edilebilir, atıklar kontrol altına alınabilir ve emisyonlar düşürülerek üretkenliğin artması sağlanabilir.
Gıda, sağlık, moda, kozmetik, elektronik ve diğer birçok sektörde dolaylı emisyonların (Kapsam 3) azaltılması için şirketler üzerindeki baskı her geçen gün artmaktadır. Ürün, hizmet, süreç ve sektör bazlı yayınlanan standartlar; ulusal, uluslararası veye yerel düzeydeki bazı yasal düzenlemeler, çelik endüstrisi paydaşlarının faaliyetlerinde düşük karbon içeren ürünler kullanmasını talep etmektedir. Özellikle otomotiv sektöründeki üreticilerin karbon azaltma (dekarbonizasyon) girişimlerinin son yıllarda hız kazandığını söyleyebiliriz. Bu konuda AB ve ABD başta olmak üzere birçok ülkede devlet teşvikleri de piyasaya yön vermektedir. Bu bağlamda önümüzdeki yıllarda yeşil çelik ürünlerine olan talebin daha da artması kuvvetle muhtemeldir. Çelik piyasasında oyuncuların da bu gelişmeleri ve yeşil ürünlere olan talebi yakından takip etmesi ve değerlendirmesi gerekmektedir.
Çelik endüstrisinde sürdürülebilirlik açısından en önemli zorluk elbette yüksek karbon emisyonlarıdır. AB Yeşil Mutabakat süreci ve tüm dünyada süregelen diğer sürdürülebilirlik girişimleri karbonun fiyatlandırılmasıyla ilgili önemli piyasa araçları ortaya koymaktadır. Çelik üretimindeki yüksek emisyonlar da bu piyasa araçları ile tazmin edilebilir. Karbonun vergilendirilmesi, karbon kredilerinin satın alınması, daha büyük ölçekte Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) gibi fiyatlama mekanizmaları ile endüstrinin sürdürülebilirliğine katkı sağlanabilir. Ayrıca, sektör paydaşları üretim dışındaki süreçlerde daha iyi bir ESG performansı ortaya koyarak kaynak yönetimini geliştirebilir, operasyonel riskleri düşürebilir ve kuruluşun değişimlere ve krizlere olan dayanıklılığını artırabilir. Bu da bir bütün olarak sürdürülebilirliğin gelişmesine katkı sağlayacaktır.