Nilgün Yalım Eren
İçinizdeki Lider (6.Bölüm)
Dale Carnegie (1888-1955)
Dale Carnegie Amerikalı yazar, hatip, kişisel gelişimci ve iletişim uzmanıdır. “How to Win Friends and Influence People - Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme sanatı” kitabını 1936 yılında yazmış ve 30 milyondan fazla satış yapmıştır. D. Carnegie dünyada insanların kişisel gelişim konusunda ne kadar eksik olduğunu ilk keşfeden ve bir kitap yazmayı düşünen kişi olarak büyük önem arz eder. Yazdığı kitaplarda genellikle yaşanmış olayları örnek olarak gösterir ve herkes bu hikayelerde kendinden bir şeyler bulur.
“Bir insanın yüzünde taşıdığı ifade;
sırtında taşıdığı elbiseden mühimdir” Dale Carnegie
Carnegie, Güney Dakota’da sığır çobanlığı yapan bir çocukken, Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmış, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans vermiştir. Carnegie yaptığını şöyle açıklamıştır:
‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum. Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularını yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak oluyorlar”
Teknik bir meslekte bile başarının %15 bilgiye, %85 insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.
7-Yarına Hazırlık…
“Bir oto galerisinde satış sorumlusu olan Adolf Seltz, birdenbire cesaretten yoksun, iyi organize olmamış bir satış grubuna heves ve coşku aşılamak zorunda olduğunu fark etmişti. Bir toplantı düzenledi ve onlardan kendisinden neler beklediklerini anlatmalarını istedi. Söylediklerini tahtaya yazdı. Sonra şöyle dedi: “Benden beklediğiniz şeyleri size vereceğim. Şimdi lütfen benim sizden beklemeye hakkım olan şeyleri söyler misiniz?”
Cevaplar çabuk geldi: “Sadakat, dürüstlük, inisiyatif, takım çalışması ve günde sekiz saat hevesli bir çalışma.”
Toplantı yepyeni bir heves, ilham ve cesaretle sona ermişti. Satıcılardan biri günde on dört saat çalışmaya bile gönüllü olmuştu. Seltz daha sonra bana satışlardaki artışın inanılmaz boyutlara ulaştığını söyledi. İsteklerinin ve dileklerinin sorulması onlara güç kazandırmıştı.”
Eskiden büyük organizasyonlar piramit şeklinde yapılanmış olurlardı. En altta pek çok işçi, üstlere doğru süpervizörler ve orta kademe yöneticiler olurdu. Her kademenin otoritesi, bir alttakine oranla daha fazlaydı. Çok kademeli bu yapıda yönetim kurulu üyeleri ve başkanının yeri mükemmel bir biçimde belirlenmiş olurdu.
Bir şirketi, hastaneyi ya da okulu organize etmenin en iyi yolu bu muydu?
Hiç kimse bu soruyu sorma zahmetine katlanmıyordu. O bildik piramit hep aynıydı, katı, etkileyici ve değişmesi zor.
Ancak günümüzde bu piramitler yıkılıyor ve sayıları artık yok denecek kadar azaldı. Eski Mısır’daki kölelerin değişime karar verip taşları yıkmaları gibi. Yeni görünüm elbette bir çöl kadar düz olmayabilir, ancak geleceğin geçmişe oranla çok daha yatay bir düzleme oturacağı kesin.
Katı hiyerarşiler, kesin departman ayırımları, komuta zincirleri maalesef geçmişte yaratıcı çalışmayı engelledi. Dünya bu kadar hızla değişirken kimse bunun bedelini ödeyecek durumda değil.
Eski Sovyetler Birliği’ne bir hiyerarşi olarak neler olduğunu görüyorsunuz. Hiyerarşi yüzünden aynı şey olasılıkla Çin’in de başına gelecek. Bu hiyerarşi hükümetlerin işine yaramıyor. Kuruluşların, şirketlerin hiç işine yaramıyor.
Bugün ihtiyaç duyulan şey, eski katılığın yumuşamasını sağlayan, insanların yaratıcı çalışmalarını teşvik eden, yıllardır gizli kalmış yetenekleri ortaya çıkaran bir yapı. İyi liderlik edilen şirketlerde, aranan cevabın “takımlar” olduğu görülüyor.
Giderek artan bir sıklıkla insanlardan disiplinlerinin ötesinde, kültürlerinin dışında, her zamanki dağılımların altında ve üstünde çalışmaları isteniyor.
Tanınmış iş dünyası teorisyeni Peter Drucker, “Çağdaş bir organizasyon asla patron ve astlardan oluşan bir organizasyon olamaz” diyor. “Artık hızlı çözümler üreten, hızlı hareket eden takımlar şeklinde organize olmak gerekiyor.”
Sonda S.A.’nın başkanı A.Navarro da “Artık yalnız kovboylar yok,” diye katılıyor. “Dünya artık tek başına bir şeyler icat eden insanlarla yetinemeyecek kadar karmaşık. Farklı disiplinlerden gelip aynı zamanda aynı iş üzerinde çalışan insanlara ihtiyaç var.”
Organizasyonun her yerinde görev yapan insanlardan oluşan küçük gruplar belirli, sınırlı bir görev için (yeni bir ürün tasarlama, bir departmanın yeniden yapılandırılması, bir kalite geliştirme programı vb) çalışmak üzere bir araya getiriliyorlar.
Eski departmanlar arası rekabet ve departman savaşları artık kayboluyor. Kaybolan başka şeyler de var: otomatik atamalar, haksız ücretlendirmeler ve eski piramidin hayal kırıklığı yaratan diğer unsurları.
Piramit şirketlerde mühendisler bütün günü diğer mühendislerle geçirirlerdi. Artık bir mühendis bir satıcı grubunun arasına dahil edilebiliyor. “Bu ürünün müşterilere daha cazip görünmesini sağlayın talimatı ile karşılaşabiliyor” Kendisine “Bu parçanın daha hızlı üretilmesini sağlayın” ya da “Mühendislik uzmanlığınızı kullanarak pazarlama grubuna teknik özellikler konusunda yardımcı olun” denebiliyor.
Bunun sonucunda, pazarlama, mühendisliğe, mühendislik de gerisindekilere kulak verebiliyor. Daha önceleri birçok büyük şirkette böyle olmuyordu. Artık üretim, müşteri hizmetleri, işçilik ve diğer bölümler birbiriyle sürekli iletişim halinde.
Drucker’ın söylediği gibi, dünya artık astlar ve üstlerden oluşmuyor. Sorumluluk tabanlı organizasyonlar oluşuyor. Her bir birey sorumluluk sahibi birer karar almacı olarak hareket ediyor.
Eskiden işe yarayan şeyler artık hiçbir işe yaramıyor. Eskiden insanlar önlerinde çizilmiş bir yol olmasını beklerlerdi, artık öyle bir yol yok. Bu yüzden olabildiğince esnek olmak, fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak gerekiyor.
Artık hiç akla gelmeyecek yerlerde, hatta okullarda bile bu düzleşmiş, yalın organizasyonlarla karşılaşılıyor. Öğrenciler artık iş birliği yapıyorlar. Takımlar halinde çalışıyorlar. Grup projeleri üretiyorlar. Grup sinerjisi ile daha başarılı oluyorlar.
Etkin takım çalışması kendiliğinden oluşmuyor. Bunun için aşağıdaki tekniklerin uygulanması gerekiyor:
-Ortak bir amaç duygusu yaratın.
-Hedeflerin takımın hedefleri haline gelmesini sağlayın.
-İnsanlara birer birey olduklarını unutmayarak yaklaşın.
-Takımın her üyesinin takımın yarattığı üründen sorumlu olmasını sağlayın.
-Zaferi paylaşın, kusurları kabul edin.
-Takımda güven yaratmak için her fırsatı deneyin.
-Takım üzerinde yoğunlaşın, onunla yakından ilgilenin.
Takım oyuncuları geleceğin liderleridir.
Kaynak: Dale Carnegie / İçinizdeki Lider(The Leader in You) / Epsilon Yay./İstanbul 2004