Müjgan Çetin
İnovasyon İle Değer Katanlar
İnovasyon; yenilik ile değerin birlikte gerçekleşmesi sonucu oluşan bir olgudur. Bu tanımı şahıs olarak ben yapmıyorum. İnovasyon yönetimi alanında 2014 yılından itibaren Türkiye Delegesi olarak, eş yazarları içerisinde yer aldığım, hem Dünya’da hem de ülkemizde yayınlanan, uluslararası referans dokümanlar olan ISO-56000 İnovasyon yönetimi-terimler standartı yapıyor.
Bu tanımda önemli bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Değer katmak… Yaşama yenilik ile değer katanları çok önemsiyorum. Başkasının ürettiği değerleri tüketmek yerine, yenilik ile değer katmak… Yaşamdaki duruşumuzu gösteren, önemli bir tercihimiz bence... Sorunları çözerek, fayda üreterek yaşama değer katmak. Bu sebepten dolayı kitabımın ismi ‘İnovasyon ile Değer Katanlar’ koydum.
Bu kadar önem verdiğim DEĞER kavramını daha iyi ifade edebilmek için, bu kavram ile ilgili biraz tarihsel süreçlere dönüp, değer kavramının siyasi, iktisadi ve bilimsel dünyamıza girişini anlatmak istiyorum.
Değer teorisinin başlangıcı, Adam Smith ile başlayan İngiliz ekonomistlere dayandırılmaktadır. Sonrasında Alman Karl Marx, kapitalizmin temelde gerçekleştirdiği şeyin emekle üretilen değeri sermayeye dönüştürmesi olduğunu dile getirir. Marx’a göre bir malın değeri ona harcanan emekle meydana çıkmaktadır. Üç cilt olarak uzun yıllar içerisinde yazdığı Kapital ismi kitabında; insan emeğinin önemini vurgulamış, kullanılan (faydalanılan) bir malda ‘değer’i somut insan emeğinin o mala katılmış veya o malda maddeleşmiş olmasından kaynaklandığını ifade etmektedir. ‘Mal, sosyal emeğin billurlaşmış şeklidir ve ancak bu sebepten değere sahiptir. Bütün mallarda ortak değer yaratıcı ve değer belirleyici öğe emektir.’ demektedir. Ona göre bir malın değerini belirleyen; emek miktarı, gerekli ham madde, enerji ve makinelerin üretildiği ve yeniden üretildiği o malın bütün üretim aşamalarındaki emeği kapsamına alır.
Genel olarak değer kavramı, ekonomik ve tarihsel perspektifte toplumsal bağlam içerisinde dikkate alınsa da, tek insan bireyi için de gözden kaçırılmaması gereken bir husustur. Yani değerin toplumsal dünyada karşılığı olan, önem taşıyan bir niteliği haiz olsalar bile özü itibariyle kişiseldir. Özellikle, kitlesel ekonominin bittiği, yalın üretimden değer üretimine geçtiğimiz bu günlerde çevrenin ve doğanın tüketimlerimiz içerisindeki değeri, önemi, varlığı, ederi değişmiştir. Herkes gibi giyinmek, herkesin gittiği yerlere gitmek, herkesin yediklerini yiyerek, herkes gibi yaşamak istemiyoruz artık. Kişisel tercihlerimizi kullanır iken ise, çevreye ve doğaya zarar vermek istemiyoruz. Bu nedenle tek tek değerin farklı koşullar ve farklı bağlamlarda niteliğinin değiştiğini ve değerin artık bireysel bir anlam ifade ettiğini savunuyorum. Bu sebeple, içinde yaşadığımız günlerdeki üretim sistemlerimizi, değer üretmek için yenilememiz gerektiğini düşünüyorum.
İşte bu sebeple; içerisinde bulunduğumuz çağda; artık değer, emek veya mübadele değeri değildir. Değer kavramının içerisinde yaşadığımız çağdaki değişen anlamını açıklamak için ise; Türk Dil Kurumu’nun yaptığı tanımlar açısından bakalım istiyorum. ‘Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet; para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha; üstün nitelik, meziyet, kıymet’ Bütün bu tanımlamalar içerisinde özellikle İnovasyon ile yaratılan değeri aşağıdaki gibi ifade ediyorum.
Değer = Yaşamdaki problemleri daha az kaynak kullanımı ile farklı şekilde çözerek fayda üretmektir.
Bu değer tanımımdan göreceğiniz gibi, yenilik ve fayda üretmekteki amacımızın, yaşamsal problemleri çözmek olduğunu vurguluyorum. Ayrıca, artık değerin sadece para ile ölçülmediğine de gönderme yapıyorum. Değer; finansal olabileceği gibi finansal olmayan (tasarruf, verimlilik, sürdürülebilirlik, memnuniyet, yüreklendirme, deneyim, güven) konularda da gerçekleştirilebiliyor. Değer, kullanıcılar, üreticiler, dağıtıcılar, tüketiciler, müşteriler, hedef kitle tarafından farklı algılanabiliyor. Değeri önemli kılan, ifade edilen veya edilmeyen ihtiyaçların karşılanmasıdır. İşte tam da bu durumda, İnovasyon ortaya çıkıyor ve ifade edilmese dahi, ihtiyaçlarımızın karşılandığını gördüğümüz, anladığımız anda, yeniliğin getirdiği ticari ve sosyal değer gerçekleşiyor. Her teknolojik buluşun toplumda karşılık bulmadığını ve değerin gerçekleşmediğini görüyoruz. Uzaktan eğitim ve elektronik ticaretin getirdiği yenilik, bir sene önceki değeri ile pandemi dönemi değerinin farklı gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz.
Yenilik ve değer, inovasyon kavramı için gerekli ve yeterli nitelikleridir. Bir inovasyonun değeri, farklı kullanıcı kategorileri veya üreticiler, dağıtıcılar ve tüketiciler tarafından farklı olarak algılanabilir. Bir inovasyonun değeri genellikle zaman içinde netleşir ve değerin gerçekleştirilmesi nihai hedef olur. İşte bu sebeple, değeri çok önemsiyorum. Uzun soluklu ve yaşamı kolaylaştıran, güzelleştiren, problemlerimizi yenilikçi yaklaşımlar ve ürün-hizmetlerle çözen inovasyonu da çok önemsiyorum. Bu sebeple; ‘İNOVASYON ile DEĞER KATANLAR için İNOVASYON YÖNETİM SİSTEMİ Rehber Kitabı’ isimli kitabım yazdım. Kitabımı okuyarak, sadece İnovasyon yönetimi alanında bilgi sahibi olmayacaksınız, bir Bilim Kızı’nın yaşam bilimleri alanındaki uzun akademik yolculuğuna da katkı sağlamış olacaksınız… Bilim Kızı ile Yaşama DEĞER katın… !