H. Yücel Koç
Flamenko mu Oryantal mi?
Canlı oryantal, ülkemizdeki yaygın kullanılışıyla “dansöz” izlemeyenimiz yoktur. Dansın bu türü bizim coğrafyamızın, kültürümüzün ayrılmaz parçalarından biridir. Çocukluğumda her yılbaşı gecesi televizyonda dans edecek dansöz heyecanla beklenir, ertesi gün yılbaşı gecesinin en önemli konularından birisi olarak konuşulurdu. Şimdi düşünüyorum da, hayatlarımızın sadeliği içinde dansöz gösterileri ne kadar çılgınca ve renkliymiş.
Peki, hiç canlı flamenko izlediniz mi? Ülkemizde yer bulamamış bir dans. Dans dedim ama bu kelime flamenko için sanırım oldukça eksik. Sanat demeliydim. Neyse ki sosyal medya var. Sosyal medya ortamlarından muhteşem flamenko gösterilerini izleyebilirsiniz.
Oryantalin geçmişinin 6.000 yıl öncesine kadar gittiği söyleniyor. Flamenko ise 19. yüzyılda ortaya çıkıyor. Oryantalin yanında dünkü çocuk. İspanya Endülüs’ünde doğuyor. Bir rivayete göre İspanyol Engizisyonun’dan kaçarak dağlara gizlenen Müslümanlar, Yahudiler ve Çingeneler’in yarattığı harika bir olgu. Araplar’ın, Sefaradlar’ın kültürü çingene müziği ve dansıyla iç içe geçince, adeta şölene dönüşmüş. 19. yüzyılda şehirlere dönmelerine izin verilen Çingeneler flamenkoyu zenginlerin eğlencelerinde icra etmeye başlıyorlar. Flamenko onlarca dişlinin iç içe geçerek zamanı kusursuz gösterdiği bir saate benziyor. Flamenkonun temelini ayak vuruşları (zapetadolar) oluşturuyor. Parmak ucu, topuk, taban yere vurularak ritmik sesler üretiliyor. Omuzlardan başlayan estetik kol hareketleri (braceo) saatin farklı bir dişlisi. El ve parmakların ritmik, estetik hareketleri (floreo) kol haraketlerini daha etkili kılıyor. Diğer etkileyici bir kısım da ritmi güçlendiren el çırpma (palmas) hareketleri. İç içe geçen dişliler bunlarla sınırlı değil. Şarkı (cante), gitar çalma (toque), dans (baile) üçlüsünün çerçevelediği flamenko, her birinin kendine özgü ritmi (compas), akorları, temposu ve genel hissiyatı (aire) olan farklı stillere (palos) ayrılmış yapılandırılmış bir sanattır ve farklı ritmik kalıpları olan sitillerle (palos) icra edilir.
Dünya üstünde yüzlerce akademide, festivallerde vücut bulur. Bu işe kendini adamış sanatçıların elinde matematiksel bir sistematikle gelişimini sürdürmektedir. İzlerken sizlere tutkuyu, estetiği, mücadeleyi, hüznü, neşeyi yaşatır. Nerede ve hangi sanatçılardan izlerseniz izleyin benzer öğeleri ve disiplini görürsünüz.
Oryantal ise içgüdüsel ve bireyseldir. Bir akarsuyun akışı gibi. Doğaçlama ağır basar. Usta çırak ilişkisiyle yürür. Ağırlıkla icra edildiği ülkelerde farklı formlarda görülür. Müzikleri de çok fazla çeşitlilik gösterir. İcra edenin o andaki duygularıyla şekillenir. Aynı kişinin, aynı müzikle sergilediği gösteriler birbirinden çok farklı olabilir. Kadın estetiği, kıvraklığı ve cinsellik ön planda yer alır. Kuşaktan kuşağa aktarımı özel dersler, çevrim içi eğitimler ve aile içi aktarımlarla gerçekleşir. İcracıları sanatçı görülmez. Çoğunlukla, müzik yapanlar gösteride canlı yer almaz.
İş hayatı da dans gibi. Kimi toplumlar disiplin, sistematik, matematik, mühendislik ve estetikle kurguladıkları iş hayatının getirdiği hayatları sürdürüp mutlu oluyor, kurdukları kurumları geleceğe aktarıyor; kimi toplumlarsa ânı yaşayıp, geleceği belli olmayan kurumlarla gelecek kaygısı yükü altında çile çekiyorlar. İş hayatı flamenko gibi zor ve emek isteyen bir dans gibi yapılırsa verim ve mutluluk üretebiliyor.
Dijital çağ âdeta bir turnusol kâğıdı, flemenko gibi çabalarla, oryantal benzeri çabaların farkını o kadar net hale getirdi ki. Ülkelerin ve insanların birbirlerinden ayrışmaları dramatik şekilde hız kazandı. Flamenko disiplininde hayatı kurgulayanların, oryantal severlere üstün gelecekleri su götürmez bir gerçek.
Flamenkonun ülkemizde rağbet görmemesi tesadüf olabilir mi? Düşününce tesadüf değilmiş gibi hissediyorum. Önemli bir zihinsel değişime ihtiyacımız var. Ama “nereden başlamalı” dediğinizi duyar gibiyim. Flamenko öğrenerek mi başlasak?
Keyifli ve verimli bir iş hayatı dilerim.
Saygılarımla.
H. Yücel Koç
Antalya
5.Mayıs.2025