H. Yücel Koç
Bir Hayalim Var
Yine zor bir dönemden geçiyoruz. Yangınlardan, sellerden, ekonomik krizlerden, göçe zorlananların sefaletinden bıktık. Bu yazı bir yaz yazısı olsun istedim. Bu seferlik beni mazur görün.
İstanbul kıyılarının uzunluğu 600 kilometrenin üstündedir. Yaklaşık İstanbul – Konya arası kadar uzunluğa sahiptir. Muhteşem bir kıyı uzunluğu. Büyük nimet. Ülkemizin toplam kıyı şeridi uzunluğu ise 8 bin kilometrenin üstündedir. Dünyada bizden çok daha uzun kıyı şeridine sahip ülkeler var. Ama bizimki kadar görsel güzelliğe sahip, iklim elverişliliği olan, faydalanılması rahat (eskiden) çok az ülke var. Rusya’nın, İngiltere’nin, Norveç’in, Finlandiya’nın, İsveç’in kıyı şeritleri bizden çok çok uzun ama insanları tatil için bizim denizlerimize geliyorlar.
Dünyanın denize kıyısı olan birçok şehrinde iş çıkışı evinize gidip, elinize havlunuzu alırsınız, şortunuzu, terliğinizi giyersiniz yürüyerek veya herhangi bir toplu taşıma aracına binerek şehrin plajlarından size en yakın olanına dakikalar içinde varırsınız. Barcelona bu konuda bir numaradır. Metroda ıslak şortlu, mayolu insanları kimse hayretle karşılamaz. Atina çok iyidir. Plajlar halkındır ve her dakika doludur. Çocuklar yazın sıcaklarını plajlarda oynayarak geçirirler. Miami demek plaj demek, şehir plajlara göre tasarlanmış desem yeridir. Öğle arasında denize giden insanlara rastlarsınız. Dubai şehirle iç içe, yapay plajlar cenneti. Nice’de yaşayan bir insan bir plaja ulaşmak için özel bir çabaya ihtiyaç duymaz. Nice yerel yönetimi özel yöntemlerle deniz suyunu havalandıran ve temizleyen sistemler kurmuş. Çünkü Nice için deniz hayat demek. Rio de Jeneiro halkı için plaj, deniz, kum, müzik, dans hayatın en olağan parçaları. Sidney, Tel Aviv, Dubrovnik, San Sebastian, Marsilya, Valparaiso, Cape Town, Lizbon, Honolulu, Los Angeles bu şehirlerden bazıları.
İstanbul’da da yıllar önce bu şehirlere benzer bir hayat vardı. 1920’lerde ilk ismi Moda Hamamı olan Moda Plajı, yarışlar ve su gösterileriyle bilinirdi. Moda Koyu’nun doldurulmasıyla tarih oldu. 1939’da bostandan plaja çevrilen Süreyya Paşa Plajı’na Kadıköy’den motorlarla veya plaja çalışan özel plaj otobüsleriyle gidilirdi. 1930’larda Florya’da da iki ünlü plaj olduğu biliniyor. Solaryum Plajı ve Haylayf Plajı. Atatürk’de Florya’da uzun zaman geçiriyor, denize giriyor. 1935’de modern Florya Plajı yapılıyor. 1948 yılı Temmuz ayında Sirkeci’den Florya’ya gitmek için satılan bilet sayısı 120 Bin adetten fazla. İnanılır gibi değil. Plaja sadece trenle gidilmiyor. Otobüsler yetmiyor, insanlar kamyonlarla, hatta at arabalarıyla gidiyorlar. Plajda bir de gazino inşa ediliyor. Benzer bir durum da Maksim Gazinosu’nun olduğu Caddebostan Plajı’da var. Florya plajı ihtiyaca cevap vermeyince, 1957’de Ataköy Baruthane Plajı yapılıyor. Plajda 400 soyunma kabini var. Şu an o plajın üstünde devasa binalar mevcut. Plaja dair hiçbir iz bulamazsınız. Eski adı Cadıbostanı olan Caddebostan Plajı’da artık yerinde yok. Şimdiki Caddebostan Plajı o eski plaj değil. Gazinoları ve kahveleriyle meşhur Kalamış’da 1930’larda İstanbul’un gözde plajlarından. Bildiğiniz birçok şarkı bu plajda geçen güzel günlerin unutulmaz akşamlarında, sandal sefalarında bestelenmiş. Yine yakın tarihlerde Fener Burnu’da plaj olarak kullanılmış. Halk buraya kolay ulaşsın diye bir tren hattı bile çekilmiş. Küçüksu Plajı, Salacak Plajı, Suadiye Plajı, Büyükdere Plajı, Tarabya Plajı, Prens Adaları Plajları en bilinen plajlar. 1970’lerde yapılan Kartal Plajı’nı da hepimiz Türk Filmlerinden biliyoruz. Konusu içinde plaj, otel, yalı olan Türk Filmleri bu plajda çekilirlerdi. Şimdi o plajda yok. Sahil yolu dolgusunun altında kaldı.
Sadece plajlar mı yok oldu. Deniz de yok oldu. Marmara’da kirlilik, kirliliğin neden olduğu müsilaj deniz canlılarına da yaşama şansı tanımıyor. Marmara’ya, o eski plajlara akan dereler de yok oldu. Kimisi kurudu, kimisi yolların altında kanallara alındı. Dereler yok olunca, derelerin etrafındaki mesire alanları, yeşillikler de yok edildi. Dönüşü olmayan vahşi bir imarlaşmaya teslim olduk.
Yanlış yöneticiler plajlarla birlikte mutluluğumuzu, güzelliklerimizi, neşemizi de yok ettiler. İşletmelerimizde de durum aynı; yanlış yöneticiler, hatalı yönetim anlayışları, vizyonsuz bakış açısı sadece işletmelerimizi zarara uğratmaz, mutluluğumuzu da yok eder.
Hayalim, İstanbul’un 650 kilometre kıyı şeridinin 100 kilometresini yeniden plajlara çevirebilecek, derelerini, mesire yerlerini yeni baştan oluşturacak inancın, aklın, kararlılığın hâkim olması. Biliyorum ki bu olursa ülkede her şey daha güzel olacak. Hayat daha insanca olacak, gelecek nesiller hayata daha umutla bakabilecek, yolsuzluklar azalacak, yoksulluk azalacak, eğitim düzelecek, ülke daha adil olacak. Hatta daha eğlenceli, mutlu bir ülkeye kavuşacağız. Bu güzel hayalleri hedefleyecek insanlara, yöneticilere ihtiyacımız var.
Ben İstanbul’da veya başka bir şehirde, hatta küçük bir ilçede şehirle plajı buluşturacağını iddia eden yerel yönetici adayına oyumu vereceğim. Hangi şehir, ilçe, belde olursa olsun oraya taşınacağım. İnanın bana bunu yapacağım. Böyle bir yerel yönetici çıkar mı bilmiyorum. Çıkarsa ben elimden ne gelirse, yanındayım.
Biliyorum ki dünyayı güzellik kurtaracak.