Barbaros Demirci
Plastik Sektörü İstikrar İstiyor
COVID-19 salgını ekonomimizi derinden etkilemektedir. Salgının neden olduğu sosyal ve ekonomik etkiler orta ve uzun vadede değişik sonuçlar doğuracaktır. Tüm dünyada COVID-19 krizine karşı mücadelede plastik ürünler koruyucu olarak kullanılmaktadır. Birçok sektörde üretim durmuş veya gerilemiş iken, tıbbi cihazların ve kişisel koruma ekipmanlarının firmalarca tam kapasitede üretilmeye devam ediyor olması, plastik ürünlerin pandemi ile savaşmaya nasıl yardımcı olduğunun en açık örneğidir. Plastik sektörünün bu krizde toplumumuzun ve ekonomimizin işleyişine çok önemli katkılar sağladığı görülmüştür.
Hastanelerde anti-bakteriyel vinil döşemeden, sabunlar, dezenfektanlar ve yiyeceklerin ambalajına kadar, pandemi ile savaşmaya yardımcı olmak için plastiklere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle plastik ambalaj, bu kriz sırasında işlevini yitirmiş olabilecek gıda ve diğer temel mallar için tedarik zincirlerimizin çalışmasını sağlamak için son derece önem arzetmektedir. Daha önce kişisel koruma ekipmanı veya tıbbi cihaz imal etmeyen şirketler, ihtiyacın artmasına paralel olarak bu malzemeleri üretmek amacıyla üretim hatlarını değiştirmeye başlamıştır. Yüzde 99’u KOBİ'den oluşan plastik endüstrisi, diğer tüm endüstriler gibi, şu anda benzeri görülmemiş krizin etkilerini azaltmak için tüm gücüyle çalışmaktadır.
Bugün olduğu gibi gelecekte de, hijyen ve tüketici sağlığının hepimiz için bir numaralı öncelik olacağı tamamen farklı bir dünyada olacağız. Corona Virüsü (COVID-19) bize tüm malzemelerin aynı olmadığını göstermiştir.Tek kullanımlık plastikler, aynı hijyenik özelliklerin korunmasında kolayca ikame edilememektedir.
Bu nedenle EuPC, tüm AB Üye Devletleri'nden, ulusal düzeyde en az bir yıl daha Tek Kullanımlk Plastik Direktifinin uygulanması için belirlenen son tarihin ertelenmesini ve tek kullanımlık plastik ürünlerin bazılarında uygulanan yasakların kaldırılmasını talep etmiştir. Nitekim sektörün, salgınla mücadele ederken iflaslardan ve iş kayıplarından kurtulabilmek için istikrarlı bir ortama ihtiyacı vardır.
Diğer taraftan, Avrupa Birliği istatistik kurumu Eurostat verilerine göre Avrupa ülkeleri içinde en pahalı elektriği Türkiye kullanmaktadır. Petrol fiyatları hızla düşerken elektrik ve doğalgaz fiyatlarında indirim bekleyen ve salgın nedeniyle üretimi azalan sanayiciler, yüksek enerji faturalarıyla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Üstelik yenilenebilir enerji üretimini teşvik etmek için uygulanan YEKDEM tarifesinin yüksek maliyeti sanayicinin sırtındaki enerji yükünü daha da ağırlaştırmıştır. Bugün durma noktasına gelen sanayi tesisleri çok daha az elektrik kullansalar da faturalarında büyük artışlar görmektedır.
Elektrik tüketiminin yüzde 70'inin iş yerlerine ait olduğu Türkiye'de EPDK verilerine göre Nisan ayında toplam elektrik tüketimi yüzde 15 azalmıştır. Corona virüsü salgını nedeniyle insanlar daha çok evde kaldığı için konutlardaki elektrik kullanımının ortalama yüzde 10 arttığı düşünüldüğünde, sanayinin elektrik kullanımının yüzde 25 civarında düştüğü tahmin edilmektedir.
Yani salgın nedeniyle tüketilmeyen elektrik, sanayiciye zam olarak geri dönmüştür. Sanayici, birçok güçlükle mücadele edip ayakta kalmaya çalışırken bir de kullanmadığı elektriğin parasını ödemek durumunda kalmaktadır. Devletin yenilebilir enerji üretimini teşvik etmek için uyguladığı YEKDEM tarifesi ve oluşturduğu formül, yaşanan ekonomik süreçte sanayiciler üzerine öngörülemez ve büyük maliyet yükü oluşturmaktadır.
Elektrik fiyatları ile yatırım ve istihdam arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Sanayide 5,4 milyon kişi istihdam edildiği düşünülürse, döviz bazında yüzde 10'luk bir artış, yüzde 3'lük bir istihdam kaybı ve yüzde 5,5'lik bir yatırım kaybı anlamına gelmektedir. Özellikle enerjiyi yoğun kullanan demir, çelik ve kimya ( plastik ) gibi sanayilerle ilgili enerji fiyatları belirlenirken etki ve rekabet analizleri yapılmadan dramatik artışlara gidilmemesi gerekmektedir. Çok düşük marjlarla çalışan sanayi kuruluşları enerji fiyatlarındaki bu tür büyük artışlardan olumsuz etkilenmekte ve yurtiçi ve yurtdışında rekabetçi üretim olanaklarını yitirmektedir.