H. Yücel Koç
Ne Halin Varsa Gör
Genelde annelerden ya da yakın çevremizdeki sevdiklerimizden duyduğumuz bir sözdür; “ne halin varsa gör.” Bu sözü söyleyen kişi sevdiği ve önemsediği insan için elinden geleni yapmış ama yaptıklarının sonuçlarından mutsuzluk duymuştur. Karşılık beklemeksizin sunduğu çabalarının değer görmediğine inanmaktadır. Eminim bu sözü duymuşsunuzdur veya söylemek zorunda kalmışsınızdır. Biraz düşününce zihninizde birçok örnek canlanacaktır.
Bu yazımda üst paragrafta açmaya çalıştığım “ne halin varsa gör” sözünün iş hayatındaki yansımalarını irdelemeye çalışacağım. Okuyacağınız yazıyla özellikle genç yöneticilerin iş yapış şekillerini, işe yaklaşımlarını tekrar gözden geçirmelerini umuyorum.
Her alanda rekabet yoğun ve oldukça yüksek riskler içeren bir dönem geçiriyoruz. Tüm dünya ülkeleri, şirketleri, sermayedarları, yöneticileri, çalışanları sonunu göremedikleri benzer girdaplarla mücadele hissini yaşıyorlar. Ülkemiz gibi bitmeyen krizlerin yaşandığı ülkelerin yöneticileri önemli tecrübeler elde ediyorlar. Belki de dünyanın bilinen uluslararası şirketlerinin üst düzeylerinde bu kadar çok Türk yönetici görmemizin sebeplerinden birisi de bu bitmeyen krizlerin kazandırdığı tecrübelerdir. Ama yeterli tecrübeye sahip olmayan özellikle genç yöneticiler yaşanan bu zorluklarla baş etmekte zorlanabiliyorlar.
Çalıştığımız şirketlerde çok farklı örneklerle karşılaşıyoruz. Bunun farklı sebepleri var. En önemlilerinden birisi kuşak farkları. Genç yöneticiler kuşak farklarının da getirdiği etkilerle çok farklı davranışlar sergiliyorlar. Şu an yönetici konumlarında görmeye başladığımız kuşak, Z kuşağı. Konfor alanlarına özen gösteriyorlar. Sanal ortamda sosyalleşmeyi seviyorlar. Tahammül sınırları dar, ama hızlı ve analitik düşünebiliyorlar. Bireysel çalışmalarda etkin, ekip çalışmalarından sıkılıyorlar. Bu ve benzeri özelliklere sahip Z kuşağı temsilcilerinden oluşan genç yöneticileri doğru anlamalı ve doğru motive etmeliyiz. Onları anladığımızda tecrübe edinmeye çalıştıkları iş ortamına adaptasyonlarını daha kolay hale getirebiliriz. Daha üretken ve daha başarı odaklı olmalarına yardımcı olabiliriz.
Diğer önemli konu ise eğitim. Aynı eğitimi alanlar arasındaki uçurumu fark etmemek mümkün değil. Eğitimde fırsat eşitliği kavramı hala konuşulup tartışılıyor mu, bilmiyorum? Sanırım çoktandır nostaljik kavramlar arasında yerini aldı. Bundan 20 yıl önce makine mühendisliği gibi bölümlere girebilmek için üniversite giriş sınavlarında yüzde birlerin içinde olmanız gerekirdi. Başka bir ifadeyle matematik sorularının tamamına yakınını yapabiliyor olmak gerekirdi. Şimdi neredeyse hiç matematik sorusu yapmadan makine mühendisliği bölümlerine girilebiliyor ve mezun olunabiliyor. Böyle makine mühendisliği bölümlerine giren tanıdıklarım var. Böyle eğitim olmaz diye istifa eden öğretim üyeleri biliyorum. Allah kimseyi bu şartlarla mezun olan makine mühendislerinin baktıkları asansörlere bindirmesin, ürettikleri vinçlerle yük kaldırtmasın, projelendirdikleri ısıtma-soğutma sistemlerine maruz bırakmasın, çalıştıkları fabrikalarda karşı karşıya getirmesin. İşin acı yanı da neredeyse tüm branşlar için bu durum benzer. İşin şakası bir tarafa aynı iş için çalışma dünyasına katılanların kalite çeşitliliği akıllara zarar durumda. Son dönemlerde karşılaştığım yöneticilerde eğitim geçmişlerinin başarıda en önemli etkenlerden birisi olduğunu tecrübe ederek gördüm. İyi okullardan mezun, eğitim sürecini verimli geçirmiş genç yöneticiler zorluklar karşısında daha dirençli. Hiçbir zorluk karşısında yılmayan, mücadeleyi asla bırakmayan güzel örnekler var. Bu gençler zor şartlarda okumuş, okurken işleriyle ilgili deneyim fırsatlarını zorlamış ve doğru mentörlüğü de alabilmişlerse başarılı yöneticiler olarak karşımıza çıkıyorlar. Ama okul görünümündeki ticari kuruluşlardan mezun olmuş, eğitim dönemini verimsiz geçirmiş, kendisine gelecek iş yaşamı için doğru bilgi ve becerileri yükleyememiş genç yöneticiler zorluklar karşısında yeterli direnci gösteremiyorlar. Acı çekmeden, emek vermeden başarılı da olunamayacağını iş hayatının içinde yaşayarak öğreniyorlar. Öğreniyorlar ama başarılı olabiliyorlar mı? Maalesef bu konuda da çok olumlu örneklere şahit olamadım.
Hangi gruptan olursanız olun, çalışma hayatı yılmadan mücadele edenlerin, samimiyetle emeklerini ortaya koyanların, bilimden, teknolojiden kopmadan öğrenmeyi sürdürenlerin ve iş hayatlarıyla özel hayatları arasında denge kurabilenlerin başarıyı yakalayabilecekleri bir hayattır.
Her iki gruptaki yöneticilerin de içine düşebilecekleri “ne halin varsa gör” yaklaşımı zorluklar karşısında erken pes etmenize neden olmakla kalmaz, ileride elde etmeniz muhtemel başarılarınızı da engeller.
Günlük konuşmalarımız içinde sıradanlaştırdığımız “ne halin varsa gör” ifadesi kanıksanmaması gereken, geleceğinizi hiç ummadığınız ölçüde etkileyecek bir ifadedir.
Hadi kendinize harika bir on dakika ayırın ve bu ifadelere maruz kaldığınız anları ve kullandığınız anları ve nedenlerini düşünün. Basit gibi görünen bir tümcenin geleceğe etkilerinin neler olabileceğini kendi açınızdan değerlendirin. İnanın bu on dakika size tahmin edeceğinizden daha büyük faydalar sağlayacaktır.
Yılmadan mücadele edebileceğiniz başarılı günler dilerim.