Samih Yedievli
Dual Use 3.0 – Otomotivden Raylı Sistemlere: Teknoloji Havuzu ile Stratejik Yakınsama
Yeni Bir Ufuk: Raylı Sistemler
Türkiye, sanayi stratejisini sektörel kalıplardan çıkarıp “teknoloji havuzu” odaklı bir vizyona taşımak zorunda. Otomotivden savunmaya ve tarıma uzanan çift kullanım (“dual use”) örneklerinin ardından şimdi gündemimde raylı taşıtlar var. Gelişmiş otomotiv tedarik sanayimizin yarattığı derin altyapı, raylı sistemler sektöründe yeni bir sıçrama alanı sunuyor. Bu nedenle Türkiye’nin ulaşım teknolojilerindeki birikimi, artık sektör sınırlarını bulanıklaştıran ve becerileri ortak bir havuzda toplayan bir modelle ele alınmalı.
“Teknolojiyi sektöre göre değil, sektörü teknolojiye göre şekillendirmek zamanı.”
Otomotiv Tedarik Sanayinin Altyapısı: Küresel Kalite, Yerel Güç
Otomotiv sektörü Türkiye’nin lokomotif endüstrilerinden biri konumunda. 2023 yılında toplam otomotiv ihracatı %13 artışla 35 milyar dolar ile rekor kırarak ülke ihracatının %15,8’ini oluşturdu. Bu başarının bel kemiği olan tedarik sanayii aynı yıl 14,15 milyar dolar ihracat değerine ulaşarak otomotiv ihracatının %40’ını tek başına sırtladı.
Türkiye’de otomotiv üretimi küresel ölçekte önemli bir yere sahip: Avrupa ticari araç üretiminde 1. sırada, toplam otomotiv üretiminde ise Avrupa’da 3., dünyada 12. sıradayız ve üretimin %70’inden fazlası ihraç ediliyor. Sektörün sağladığı yüz binlerce kişilik istihdam, esnek üretim kabiliyeti, kalite kültürü ve geniş tedarik sanayi ağıyla dünya çapında rekabet gücüne sahip. Bu güçlü altyapı, mühendislik, Ar-Ge ve tedarik zinciri yönetimi konularında benzersiz yetkinlikler barındırıyor. Araç elektroniği, güç aktarma sistemleri, hafif malzemeler, otonom sürüş yazılımları gibi ileri teknolojiler artık otomotivin rutin parçaları. Bu birikim sadece karayolu araçlarıyla sınırlı değil; ortak teknoloji havuzu yaklaşımı ile demiryolu, denizcilik veya havacılık gibi alanlara da taşınabilir. Nitekim Türkiye otomotiv tedarik sanayiinde geliştirilen pek çok parça ve sistem, başka sektörlerde kullanılabilecek düzeyde evrensel standartlara sahip.
Raylı Taşıtlarda Çift Kullanım Fırsatı
Türkiye’de raylı ulaşım sistemleri sektörü yükselen bir stratejik alan. Devletin ve büyükşehirlerin önümüzdeki yıllarda yüksek miktarda lokomotif, metro, tramvay ve vagon yatırımları planladığı biliniyor. Bu kapsamda 2020’de TCDD’ye bağlı üç büyük üretici (TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ, TÜDEMSAŞ) TÜRASAŞ çatısı altında birleştirilerek milli demiryolu sanayinde tek elden bir yapı oluşturuldu. Amaç, yerli üretimi artırmak ve dışa bağımlılığı azaltmak.
Gelinen noktada, otomotiv tedarik sanayimizin kalite ve seri üretim yeteneklerini raylı sistemlere aktarmak hem yerli projelerde başarı hem de küresel pazarda yeni bir oyuncu olma fırsatı sunuyor. Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) yönetimi, on yılı aşkın bir süre önce otomotiv ile raylı sistemler arasında güçlü bir sinerji potansiyeli olduğuna dikkat çekmişti. 2009 yılında yapılan değerlendirmelerde, Türkiye’de demiryolu taşımacılığının payının %3’te kaldığı (AB’de %15) belirtiliyordu. Ancak aradan geçen zamanda bu oran artmak bir yana, Ticaret Bakanlığı’nın 2023 verilerine göre ihracat taşımacılığında ton bazında %0,8’e, değer bazında ise %0,55’e kadar gerilemiştir. Bu çarpıcı tablo, otomotiv sektörünün yetkinliklerini harekete geçirecek "teknoloji havuzu" yaklaşımını bir seçenek olmaktan çıkarıp, ulusal bir zorunluluk haline getirmektedir.
Somut örnekler bu potansiyelin gerçekçi olduğunu gösteriyor. Bursa merkezli Durmazlar, yılların makine ve otomotiv tecrübesini raylı sistemlere taşıyarak Türkiye’nin ilk tramvay üreticilerinden biri oldu. Bugün Durmazlar imzalı 100’ün üzerindeki tramvay aracı ülkemizin pek çok şehrinde başarıyla hizmet veriyor; ayrıca 2018'de imzaladığı anlaşmayla Türkiye’nin ilk tramvay ihracatını da Polonya’nın Olsztyn kentine gerçekleştirerek uluslararası pazara giriş yaptı ve bu başarıyı Romanya gibi yeni pazarlarla sürdürdü.
(Ek Bilgi: 2024 Yılında Alstom, Durmazlar’ın raylı sistemler iştiraki Duray Ulaşım Sistemleri’ni satın almış; Bursa’daki tesis “Alstom İleri Endüstri Merkezi” olarak yeniden yapılandırılmıştır. Bu merkez, Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya’ya yönelik raylı sistem komponentleri üretecektir. Bu gelişme, Türkiye’nin raylı sistemler sanayisinin küresel değer zincirine entegrasyonunun hızlandığını göstermektedir.)
Bir diğer yıldız, Bozankaya. Elektrikli otobüs üretimi yapan firma, edindiği elektrik ve batarya teknolojisi uzmanlığını tramvay ve metro araçlarına aktardı. Ankara’daki yüksek teknolojili tesislerinde önemli bir üretim kapasitesine ulaşan Bozankaya, tamamen Türk mühendisliğine dayanan tramvay ve troleybüslerini Avrupa’nın kalbine ihraç ediyor. 2025 yılında İtalya’ya 20, Sırbistan’a 25 tramvay; Çekya ve Romanya’ya toplam 33 adet elektrikli troleybüs teslim edecek olması, Türk mühendisliğinin ve tedarik ekosisteminin teknolojik açıdan yetkin Avrupa pazarlarında dahi rekabet edebildiğinin kanıtıdır. Bu başarılar, otomotivde ustalaşmış mühendislik ve üretim kültürünün raylı sistemlerde de katma değer yaratabileceğine güçlü birer örnek teşkil ediyor.
“Bir sektörde olgunlaşan teknoloji, başka bir sektörde gençlik iksirine dönüşebilir.”
Uluslararası Kıyas: Entegrasyonun Getirileri
Güney Kore’den Hyundai Rotem, otomotiv devi Hyundai Motor Group’un çatısı altında faaliyet gösteren bir raylı sistem üreticisidir. 4.100’ü aşkın çalışanıyla 50’den fazla ülkeye yüksek hızlı tren, metro aracı ve lokomotif ihraç eden Hyundai Rotem, otomotiv grubunun küresel tedarik zinciri yönetimi, seri üretim disiplini ve Ar-Ge gücünü demiryolu araçlarına başarıyla aktarmıştır. Bu model, güçlü bir otomotiv sektörünün raylı sistemler gibi kompleks bir alana giriş biletini nasıl sağlayabildiğine örnek. Benzer şekilde, Fransa’nın Alstom’u ve Almanya’nın Siemens Mobility’si gibi şirketler, ülkelerinin üniversiteler, araştırma enstitüleri ve uzmanlaşmış KOBİ’lerle bütünleşik çalışan genel sanayi ve teknoloji havuzundan beslenerek küresel raylı sistem pazarında lider oyuncular oldular.
Önemli olan, ortak teknolojiler etrafında kümelenmeyi başarabilmek. Aşağıdaki tablo, bu teknoloji transferinin somut örneklerini göstermektedir:
Almanya örneğinde, otomotiv tedarikçileri yıllardır demiryolu dahil pek çok sektöre parça üretirken kalite standartlarını koruyarak ölçek ekonomisi yakalamışlardır. Kısacası, uluslararası arenada rekabet eden ülkeler, tek bir sektöre değil, bütüncül bir teknoloji ekosistemine sahip olanlardır. Raylı sistem teknolojilerinin gelişiminin, ağır vasıtalar, savunma, makine, denizcilik ve enerji gibi diğer sektörlere “taşma etkisi” yapacağını öngörebiliriz.
Stratejik Yakınsama Mimarisine Doğru: Neden Şimdi?
Bu stratejinin uygulanabilirliği için bugünün koşulları, on yıl öncesine göre çok daha elverişlidir. Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi küresel girişimler, demiryoluna yönelik politik ve finansal desteği artırmıştır. Ulusal düzeyde ise TOGG projesiyle olgunlaşan batarya, yazılım ve sistem entegrasyonu yetkinlikleri, transfer edilecek teknoloji portföyünü zenginleştirmiştir. 2020’de TÜRASAŞ’ın kurulması, dağınık kamu yeteneklerini birleştirerek özel sektör için merkezi bir muhatap yaratmıştır. Son olarak, jeopolitik değişimlerin tetiklediği tedarik zinciri kırılmaları, ulusal üretim kabiliyetlerini her zamankinden daha stratejik hale getirmiştir.
Bu elverişli zemin üzerinde, teknoloji havuzu odaklı strateji, ortak Ar-Ge programları, karma kümelenmeler ve insan kaynağı dolaşımı ile hayata geçirilmelidir. Örneğin, otomotivde deneyimli bir mühendislik firmasının raylı sistem projelerine kolayca entegre olacağı mekanizmalar kurulmalıdır. Üniversitelerde ve teknoparklarda otomotiv ve demiryolu odaklı çalışmalar iç içe geçmeli, hatta devlet teşvikleri sektörel değil tematik (örneğin “elektrikli ulaşım teknolojileri” gibi) bazda tasarlanmalıdır.
Stratejik yakınsama mimarisi, kamunun da yönlendirici rolünü gerektiriyor. Mevzuat ve teşvikler, firmaların farklı endüstriler arasında geçiş yapmasını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmeli. Standartlar ve ortak test altyapıları oluşturmak da bu mimarinin önemli bir parçası. Unutulmamalı ki, sektörlerin yakınsaması sadece teknolojik değil kültürel bir dönüşümü de gerektirir.
Sonuç – Ortak Bir Yol Haritası
Otomotiv tedarik sanayimizin gücünü raylı sistemler gibi komşu sektörlere akıllıca yönlendirmek, Türkiye’ye endüstriyel sıçrama fırsatı sunuyor. Teknoloji havuzu yaklaşımı sayesinde, bir sektördeki atılım diğerine ivme kazandırabilecek. Geleceğin Türkiye sanayisi; otomotivdeki tecrübesini raylı sistemlere, raylı sistemlerdeki gelişimini diğer ulaşım ve teknoloji alanlarına yayabilen, bütünleşik ve çevik bir yapıya bürünebilir. Bu vizyon, sadece belirli bir sektörün değil, tüm ekonominin rekabet gücünü artıracaktır.
Önümüzdeki on yılda Türkiye’nin kendi yüksek hızlı tren setlerini, yeni nesil tramvaylarını ve metro araçlarını önemli oranda yerli katkıyla üretebildiğini görmek sürpriz olmayacak. Dahası, bu araçların kritik bileşenlerini otomotiv tedarik sanayimizin sağlamasıyla cari açığı azaltan ve hatta bu alanda ihracatçı konuma gelen bir ülke olma fırsatı sunuyor.
Sonuç olarak, sektörel odaklı düşünmek yerine teknoloji odaklı düşünmek, dünün otomotiv ülkesi Türkiye’sini yarının ulaşım teknolojileri merkezi Türkiye’sine dönüştürebilir.
Samih Yedievli
CADEM – Grup Strateji & İş Geliştirme Direktörü
samih.yedievli@cadem.com.tr
Dipnot: Bu yazı dijital düşünce ikizim Synapta ile hazırlanmıştır.




